çetin ticaret

GÖZYAŞLARI, CAN SUYU OLDU

3 Eylül 2019 günü başlayan Diyarbakır Anneleri’nin HDP Diyarbakır İl Binası önündeki oturma eylemi 700. gününe yaklaşıyor.

435 0

Mehmet Selahattin Gökhan

Mehmet Selahattin Gökhan

3 Eylül 2019 günü başlayan Diyarbakır Anneleri’nin HDP Diyarbakır İl Binası önündeki oturma eylemi 700. gününe yaklaşıyor. Ağustos 2019’da, Hacire Akar, oğlu Mehmet  kaybolunca polise bildirdi. Oğlunun telefonuna bakan Hacire Akar, HDP’den  gelen mesajları görünce HDP il binasına koştu. Daha önce de bir oğlu ve bir akrabası HDP tarafından dağa çıkarılmış ve ölmüşlerdi. HDP  İl binasında hakaretlere uğrayan Hacire ana partinin camlarını taşla kırdı. Oğlunu almadan hiçbir yere gitmeyeceğini söyleyince il yöneticilerinin saldırısına uğradı. Hacire Akar HDP parti binasının önünde oturma eylemine başladı.

Dördüncü günün sonunda terörle mücadele polisinin çalışması ve Hacire  Akar’ın azimli direnişi sonunda Mehmet bulundu, annesine teslim edildi. Hacire  annenin göz yaşları evladına, fidanına can suyu oldu, hayata tutunmasını sağladı. Mehmet evlendi ve mutlu bir şekilde hayatına devam ediyor. Olayla ilgili bir il ve bir belediye yöneticisi tutuklandı. PKK ya militan temininde HDP’nin rolü ortaya çıktı.Çok şey değişti. Ananın  gözyaşları, Hacire ananın kararlılığı  gözlerinin açılmasına vesile oldu diğer anaların.

Kararlı bir annenin duruş ve cesareti 40  yılın  korku ve kabullenmişliğini yerle bir etti.Bir anne korku duvarını yıktı, parçaladı. O güne kadar  PKK  korkusundan  ve dağda çocuklarının başına bir kötülük gelebileceği endişesinden hiçbir şey yapamıyorlardı. Hacire ana bütün bunları değiştirdi. "Ciğerim için buradayım" dedi ve evladını kazandı. Analar, kararlı bir duruşun sonuç aldığını gördüler.

Bazı siyasiler Diyarbakır annelerine “yanlış adrese” başvurduklarını, çocuklarını  bulmak  için AK Parti’nin önünde eylem yapmaları gerektiğini  söyleseler de anneler gerçeği görmüştü. HDP’nin bir  kapısından giren diğer kapısından dağa PKK ya gönderiliyordu. Sadece Diyarbakır değil,bütün HDP teşkilatları PKK'nın  terörist temin bürosu  gibi çalışıyordu.Yakalanan veya teslim olan teröristlerin  itiraflarından bu  tespit edildi.

Üç, beş, on derken, çocukları HDP tarafından dağa PKK ya gönderilen annelerden Diyarbakır "Evlat nöbeti" ne katılanların sayısı  200 ü geçti. PKK'nın elinden kurtulup direnişteki annesiyle buluşanların sayısı da 24 oldu.

İstihbarat çalışmalarından  elde edilen bilgiler ışığında yapılan ikna çalışmaları ile çok sayıda gencin örgütten kaçarak  adalete teslim olmaları sağlandı (900’e yakın genç ikna edilerek teslim oldu) Teröristlere dağda söylenen “Teslim olursanız işkence görürsün, öldürürler,” gibi yalanlar işe yaramadı.Teröre bulaşmamış ve pişmanlık yasasından faydalananlar devlet korumasına alındı, normal hayatlarına geri döndüler. Diyarbakır annelerinin direnişi bu gençlere can suyu oldu,nefes oldu, hayat oldu. Diyarbakır'ı, Şırnak, Van ve Muş illeri takip etti." Evlat nöbeti" eylemleri bu illerde de  çığ gibi büyürken birşey daha oluyor. Güvenlik güçlerimiz PKK'yı her geçen gün biraz daha bitiriyor. Onun siyasi uzantısı HDP  de " Evlat nöbeti" tutan anneler sayesinde eriyor, bitiyor. HDP'den medet umanlara geçmiş olsun. HDP ile birlikte  iktidar olabilmek çıkmaz ayın son pazar gününe kaldı.

Bir dakika zaman ayırıp çocuğunuzun terör örgütüne kaçırıldığını düşünür müsünüz?

Diyarbakır annelerine  destek olanlar Cumhur İttifakı partileri, devletin her kademeden yöneticileri, muhafazakar sanatçı, yazar ve aydınlar oldu. Anaları ziyaret edip dinlediler, dertleriyle dertlendiler, izlenimlerini yazdılar, anlattılar.

Muhalefet partileri ve muhalif sanatçı,yazar ve aydınlar ise Diyarbakır annelerini görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Bu nasıl gözdür,bu nasil kulaktır, bu nasıl akıldır?

Kemal Kılıçdaroğlu,Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan da üç maymunu oynuyor. Görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Neden acaba? Devleti yöneteceğim diye yola çıkanların yolu Diyarbakır annelerine uğramadan olur mu? Annelerin derdini dinlemek,dertleriyle dertlenmek,bir çaylarını içmek gerekmiyor mu? 

Gencecik fidanlarımıza can suyu olabilmek, "Evlat nöbeti" tutan annelere destek olmak, kardeşliği yaşamak...

 FİDAN, AĞAÇ, ORMAN, KARDEŞLIK

Mahir Dinçer'in" Tohumlar Fidana "adlı şarkısını bilirsiniz:

"Tohumlar fidana

Fidanlar ağaca

Ağaçlar ormana

Dönmeli yurdumda"

Fidan, ağaç, orman, derken Nazım Hikmet'in dizeleri de geliyor akla:

"Dâvet, Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim.... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim... "

Fidanlarımıza can suyu olalım, sahip çıkalım ki ; orman olabilelim, kardeşliği yaşayabilelim.
Memleketimiz diyor, toprağımız, davetimiz, hasretimiz diyor, bizim diyor.

          KASABAMIZIN  HALİ

Diyarbakır'dan Bayramiç'e, bir uçtan bir uca geçip, Bayramiç'in halini soracak olursanız, belediyemiz  Taş Köprü ile eski belediye binası arasındaki yürüyüş yoluna çiçekler, fidanlar dikti, çimlendirdi. İlçemizin bir adı da "Yeşil Bayramiç" biliyorsunuz. Ancak; teşekkür etmek nasip olmadı, fidanların çoğu ve çimler  susuzluktan maalesef kurudu. Birkaç gün önce itfaiye, aracının tazyikli suyuyla, sağ kalmayı başarabilen çiçekleri ve fidanı  suluyordu. İnsanı diksen suyun karşısında duramaz, o  kadar yani. Tazyikli su karşısında çiçekler neye uğradığını şaşırdı. Ezildikçe ezildiler, büzüldükçe büzüldüler. Belki de haykırdılar "acıyın,  ezmeyin, susuz bırakmayın" diye. Duyan yok. Ezilen ezilmişliği ile başbaşa... Anasınıfına giden bir çocuğa sorulsa çiçeklerin  nasıl ve ne zaman sulanması gerektiğini anlatırdı. Bitkilerin de seslerini duymak, hallerini görmek, ihtiyaçlarını bilmek... Belediyemizin durumu bundan ibaret, başka söze gerek yok.

Gören, duyan, bilenlerden olalım İnşaallah, hayatımızı güzelleştirmek için. Sağlıcakla kalın.

Yorum Ekle
İsim
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.